17 Ağustos 2015 Pazartesi

Bir insan karşısındakini, nasıl sevdiğini itiraf edebilir ki kendine?

    Bir insan karşısındakini, nasıl sevdiğini itiraf edebilir ki kendine?

Ya kendine bile salak rolü oynuyorsa?
Kendini çekilmez biri olarak görüyorsa?
Ona zarar vereceğini düşünüyorsa?
   Sürekli onu düşünmeyi kesin.. Şu an bile eminimki onu düşünüyorsunuz. Kim bilir napıyor? Belkide tek bir telefon kadar yakınınızda.. ama ya açmazsa?.. Bazen şartlar uzaklaştırır sevdiğimizden bizi. Ama unutmayın uzaklaşmak yada uzaklaşmamak sizin elinizdedir. Hayat çok zor deriz ya. Hayır yanılıyorsunuz.  Hayatın size hiçbirşey yaptığı yok. İnsanlar mahfediyorlar. Ne kadar birbirimizden bağımsız olsakta tanımadığımız insanlar bile bizlerin hayatlarını etkiliyorlar. Seçtikleri seçimler.. yaptıkları..

    Yinede başkalarının adına karar vermeyi kesin artık. ''Ben ona zarar veririm ama..'' HAYIR! asıl böyle ona dersen yerle bir edersin onu. Asıl bu zaman canı acır. Asıl bu zaman biter erir gider.. ''ama ben onu hak etmiyorum daha iyilerine layık..'' Yav arkadaşım sen kendini bostan korkuluğumu zannediyorsun? Sevmişse karşındaki seni layık olup olmadığına bırakta kendisi karar versin. Ha.. bide layık meselesi var tabi. Hayır bu bana layık .. bu değil ..diye seçimmi yapıyorsunuz? O zaman mutsuzluğa hoşgeldiniz.!  Sen diyemiyorsunki ''ben seni sevmiyorum artık katlanmak istemiyorum.. onun yerine.. Ben sana layık değilim.. '' Oldu iyi günler!
    Sevdiklerimizi anlamak için şu zamana kadar eminimki karşısında olmaktan çok yanında ve arkasında olsaydık mutsuzluğa kapıyı aralamak zorunda kalmazdık. Ha.. belkide korkuyoruzdur sevmekten bu yüzdende yanına gitmiyor.. pişman olmamak için sırtına elimizi koymak için arkasına geçmiyoruzdur. Yüz yüzeyizdir. Çünkü güvenmiyoruz! Sebep? Gözümün önünde olsunda bir yere ayrılmasın....   ....  (Evet.. anlıyorum anlıyorum kendinize boşuna bahane uydurmayın şu an.)
   Bunlardan ötürü gerçek sevginin ne olduğunu tam olarak anlamış değilim. Belkide anlamıyor oluşum bir mantığa koyamadığımdan olabilir. Belki de gerçek sevgiyi tadacak insana hiç rastlamamış veyahut yanından geçip gitmiş olmamızda mümkün. Genede bu hayatta ufakta olsa bir umut varya. Onu kaybetmeyin. Elbet bir gün sizin için gerçekten içten korkan, üzülen, sevinen, dertlerinizi dinleyen, hayatta herşeyin bir nedeninin olduğunu bilen.. (tabiki inancınıza göre inançları olan o kısımlara çok ayrıntı girmiyorum tabiki. ), Sizi uykunuzda izleyebilmek için erkenden yatağa girip uyuma numarası yapıp uyumanızı bekledikten sonra saatlerce sizi izleyen, En önemliside yaşlandığınızda el ele olup hala konuşabileceğiniz bir şeylerinizin olduğunu bilerek her gün yeni bir muhabbete atılmaya bekleyen bir ilişkiniz elbetteki olacaktır. Sadece acele etmeyin. Bu hayatta ne geliyorsa başımıza dikkat edin acele karar vermekten geçiyor. Ama anlamaya çalışıyorum sizi. Sonuçta belli bir beden yapısına iç dünyasına sahibiz. Öfkemize, korkumuza kolaylıkla sahip çıkamıyor oluşumuz çok doğal. Yinede bunları yok edemiyorsakta kendi çıkarlarımız doğrultusunda daha zararsız bir hale sokmakta bizim elimizde.
  
  Diyeceğim o ki... Bir insan karşısındakini, nasıl sevdiğini itiraf edebilir ki kendine?
   Bilemiyorum :)) Genede siz başkaları adına karar verip, kurgulayıp kendinizi üzüp onlarıda mahfedilmenin yokuşuna sürüklemeyin lütfen. Bırakın herkes kendi acısını çeksin. Herkes kendi kararlarının bedelini ödesin. Bırakın.. herkes kendi doğrusuyla hak edip seni seviyorum demeyi öğrensin.

 ......
O yazdığında; her seferinde ''hayır bir daha yazmasın'' diyipte, ilerleyen saatlerde cümlelerin de kaybolmak ve iyi geceler demesi ile uyanmak..
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder